2 sene önce Kandersteg anılarımı
paylaşmak için başlamış olduğum internet güncesi maceram, ilk gün
yazdıklarımdan sonra 1 adım öteye gidemedi. Bunda gerek İsviçre’deki yoğun
programımın, gerek daha sonra Türkiye’ye döndüğümdeki üşengeçliğimin etkisi
var. Bu sayfayı güncel hale getirmek uzun süredir aklımda olsada bunu bir türlü
başaramadım ancak son zamanlarda gerçekleşen bazı olaylar ve belki de –tatil
amacıyla olsa da- tekrar Kandersteg’e gelmem tekrar yazmama sebep oldu.
Öncelikle kafamdaki planı
açıklayım; geçtiğimiz 2 senede farklı organizasyonlar ile bir çok yerde ve
etkinlikte bulundum. Eğer bunları kronolojik olarak yazmaya çalışırsam sayfaya
güncel şeyleri yazmam için en az 3-4 ay daha geçmesi gerekecek bu yüzden
sayfaya son yaşadıklarımı yazmaya başlayıp daha sonra geriye gitmeyi
planlıyorum, okurken tarih karmaşası yaşarsanız muhtemelen bundandır. Şu anda
İsviçre’de bulunduğumu daha önce söylemiştim ancak yazmaya son bitmiş
yolculuğum olan Dubai gezimden başlayacağım.
2013 yılı Eylül – Ekim ayları
sırasında, aile olarak ve bazı yakın aile dostları ile birlikte Dubai’ye bir
gezi yapma fikri ortaya çıktı. Dubai seçilmesinde en büyük etken ülkenin Avrupa
ülkelerine göre daha ucuz olması ve genelde benzerlikleri çok fazla olan Avrupa
kültürlerinden farklı bir ülke ve kültür yapısını tanımaktı, toplamda 5 gün
süren yolculukla ilgili yorumları yapmadan önce kesin bilgilerden başlayalım.
Ankara Gordion Alışveriş
Merkezinde bulunan “tur312” isimli turizm acentasından aldığımız paket tura
kişi başı 299€ verdik. Bu fiyata İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanından Dubai’ye
ulaşım, oradaki konaklama ve sabah kahvaltıları ve dönüş uçağı dahildi. İlk
günün Dubai’ye indiğimiz yarısı dışında kalan vakit için bize ekstra turlara
katılmamız gerektiği söylendi ki bunların ortalama fiyatı 70€ idi.
“tur312 ” adlı şirket aslında “ tatil.com
” internet sitesinin ir şubesiymiş ve bizim katıldığımız Duabi turunda bu
şirketler aslında sadece birer aracı kurummuş. Turu düzenleyen asıl şirket “
flyexpress ” adlı şirketmiş. Ulaşım için kullandığımız uçak ise “ freebird “
havayollarından kiralanmış yani aslında tarifeli bir uçuş değilmiş. Son olarak
konaklamızdan bahsedeyim, Dubai El Barsha bölgesinde bulunan “ ibis Hotel” de
kaldık.
Aile ve aile dostlarından oluşan
yaklaşık 12 kişilik grup, 29 Ocak 2014 Çarşamba günü Pegasus 18.40 uçağına
binmek için yaklaşık 17.00 -17.30 civarı Ankara Esenboğa Havalimanında
toplandık. Standart kontroller, biletlerin alınması ve benzeri işlemlerden
sonra uçağa geçtik. Standart bir uçuşun ardından, tahmini 5-10 dakikalık bir
gecikme ile İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanına indik, Dubai uçuşumuz 00.30’da
olduğu için sakin bir şekilde valizlerimizi aldık ve dış hatlar terminaline
geçiş yaptık. Sıkıcı birkaç saatten sonra 22.30 civarı check-in’in açıldığını
öğrenip hareketlendik. Bir süre bizi İstanbul’da karşılaması gereken tur
görevlisini arayıp bulamadıktan sonra biletlerimizi almak için sıraya girdik.
Bizim bineceğimiz sefere sadece 2 check-in bankosunun açılması, uçağın tamamı
tura ait olduğu için bir anda onlarca kişinin bankoların önüne üşüşmesi gibi
sebeplerden, dışarıdan bakıldığında umreye gidenlerin uluşturdukları
kalabalıktan pek de bir farkımız yoktu. Bu sırada bizi karşılaması gereken kişi
geldi ki şahsen gelmese de olurmuş dedim, gelen kişiyi sokakta görseniz yüzüne
bakmaz uzaklaşırsınız. Ön yargıları savunan biri olmasam da sonuçta müşterinin
karşısına çıkacak insanın biraz özenli görünmesi gerektiğini düşünüyorum bu
anlamda karşımıza çıkan saçı sakalı birbirine karışmış görevli aslında tur
boyunca yaşayacaklarımızın habercisiymiş de biz farkında değilmişiz.
Valizler verildi, pasaport
kontrolü geçildi ve duty free de birkaç tur atıldıktan sonra 00.25’te geç kaldığımızı
düşünerek uçağa binmek için ilgili kapıya gittik ki bir de ne görelim, uçak
yok!
00.30’da kalkacak olan uçak 00.35’te gelip önce içindeki yolcuları boşalttı,
ardından yakıt ikmali ve diğer hazırlıklarını yaptı. Bu sırada öğrendik ki
Antakya’dan tura katılan insanlarla ilgilenen tur görevlisi, internet ortamında alınan ve Birleşik Arap
Emirlikleri’ne girerken kişinin yanında bulunması gereken vizelerle dolu (50
kişi için) dosyayı, havalimanından ayrılıp evine dönerken yanında götürmüş,
geri getirmesi beklendi. Bu sebeplerle oluşan yaklaşık 1 saatlik bir bekleyişin
ardından havadaydık. Uçakta geçen sürede, uçağı inceledim baya eskiydi,
üzerinde Türkçe yazılar olması sebebiyle THY’den 2. el olarak satın alındığını
düşünüyorum. Uçağın temizlik, teknik denetim gibi işlerinin ne sıklıkla
yapıldığından emin değilim özellikle kalkış sırasında jet motoru mu pervaneli
motor mu ayırt etmekte zorlanacağım sesler çıkartan sağ motorun bu endişemde
büyük payı var, uçuş korkusu olmayan biri olarak uçuşun biran önce bitmesini
istedim. Şunu da belirteyim, daha önce THY, Pegasus, AnadoluJet, Easyjet ve
Lufthansa ile uçuş yaptım. Uçağa binenler mutlaka fark etmiştir uçuş öncesi
uçağa binerken host ve hostesler sizi karşılar nadiren pilot da orada olur ve
hoş geldiniz der. İnişten sonra ise host ve hosteslerin yanında pilot mutlaka
yerini alır ve iyi çalışmalar / iyi tatiller diler, aynı uçuş personelleri ile
gidiş geliş toplamda 2 kere seyahat ettiğim, giriş kapısından 4 kere geçtiğim
halde pilotu hiç göremedim.
Biz Dubai’ye gittiğimizi sanırken
sabah kendimizi Sharjah Havalimanında bulduk. Sharjah Birleşik Arap
Emirliklerinin 3. büyük emirliğiymiş ama bu özelliği inen uçaktan
valizlerimizin inmesini 1 saat daha beklediğimiz gerçeğini değiştirmiyor.
Havalimanından çıktık ve bizi
karşılaması gereken tur rehberi yerine başka bir rehber bizi bekliyordu. Bize
otobüse kadar eşlik edip otobüsle bizi “Burada bulabileceğiniz demleme çay
yapan nadir yerlerden biri” olarak tanımladığı kahvaltı mekanına götürdü. Bu
arada kahvaltı yeri tabiki tur şirketi ile daha önce anlaşmış, gittiğimizde
sabit menü (tek tabak 2 dilim domates, 1 dilim peynir, 1 dilim salam, küçük
bal, yağ, reçel ve sınırsız çay) hazırlanmış 10$ fiyat belirlenmiş hatta şansa
bakın ki o anda mekanda başka hiçbir şey yapmıyorlar. Zorunlu değil mecburi
kahvaltı masasına oturduktan bir süre sonra tur rehberi geldi, bize 4 günlük
ekstra turların olduğu programı verdi ve masa masa dolaşıp insanları ikna
etmeye çalıştı. Verilen programa baktığımızda fark ettik ki rehberin verdiği
tur program ile bizim Ankara’da parayı verirken tamam bu tura gidiyoruz
dediğimiz program farklı. Rehbere bu iki program farklı dediğimizde, yüzsüz bir
şekilde aldığımız “Zaten genelde öyle olur.” cevabı bu sırada herhangi bir özür
dilememesi ve hangilerine katılacaksanız hemen parasını verin tavrı, bir daha
flyexpress ile bağlantılı hiçbir tura katılmayacağım kararını almama yetti. Hatta
yaşadığım hayat için ne kadar şanslı olduğumu, insanların ne kadar düşük
olabileceğini görmemi sağladı.
Önemli yerlerin önünde 5er dakika
durup fotoğraf çektiğimiz bir şehir turunun ardından otelimize yerleştik.
Kardeşimle kaldığım odada 2 tane tek kişilik yatak yerine 1 tane çift kişilik
yatak vardı, otel görevlilerine değiştirmelerini söylediğimde ise “Tur
şirketiniz rezervasyonu bu şekilde yapmış.” şeklinde, “Şu anda 2 kişilik boş
odamız yok 2 gün sonra boşalacak isterseniz o zaman değiştirebiliriz” diye
devam eden görece mahcup bir cevap aldım. Benim bu konuşmayı yaptığımı gören
tur rehberi adeta yanıma damlayıp ben sorunumu çözmeye çalışırken bu durumda
başkaları da olduğunu onların da sorununu çözmesi gerektiğini resepsiyon
görevlisine söyledi.
Akşamı 70€ ücretli ekstraya
katılmayıp Burj Kalifa’nın yanında bulunan Dubai Shopping Mall’a gittik. 2 Ocak
– 2 Şubat arası Dubai Alışveriş Festivali varmış ve mağazalarda ciddi
indirimler vardı. Sorun şu ki ülkede sadece %5 vergi olduğu için, fiyatlar her
zaman en ucuz bu sebeple de ucuz markalar değil genelde pahalı markalar var
yani indirimli fiyatlar bile çok pahalı. Özellikle Türkiye ekonomisindeki son
gerileme sonucu alışveriş festivali fiyatları ile Türkiye fiyatları arasındaki
fark 50-100 TL’yi geçemiyordu. Alışveriş merkezinin ortasında dev bir akvaryum
var, aileler alışveriş yaparken ben balıkları izlemeyi tercih ettim, Türkiye’de
dalış yapılan bir çok dalış bölgesinden daha çeşitli bir ekosisteme sahip hele
ki o an dalış yapan görevlileri görünce imrenmediğimi söylersem yalan olur.
Mağazalara uzaktan bir bakış attıktan sonra dışarı çıktık, her akşam, belli
aralıklar ile su gösterilerinin yapıldığı büyük bir havuz. Su gösterisini
izleyince, Ocean’s 11’in son sahnesinde Bellagio’nun su gösterisini izleyen
çete üyelerinin ne hissettiğini çok iyi anlıyorsunuz, insana yaşadığını
hissettiren, yaşama isteği veren bir gösteri.
31 Ocak Cuma günü beraber
geldiğimiz topluluk Abu Dabi turuna gitmeye karar vermişken, kardeşim ve ben
turların verimli geçmediğine inandığımız için kendimiz gezmeye karar verdik.
Şans eseri daha önce Dubai’de yaşamış ve şu anda da Dubai’ye aile ziyaretine
gelmiş bir tanıdık bulduk ve bizi gezdirmeyi teklif etti. Şehirde gezilecek
nereler var derseniz aslında çok bir şey yok. Yapılan tüm o görkemli binalara
rağmen, bence gezilecek çok bir şey yok. Gezdiğiniz süre boyunca şehir ne kadar
zengin olduğunu, ne kadar görkemli bir yaşam sürdürdüklerini çok iyi gösteriyor
ama burada çok güzel bir tarihi eser var, burada çok büyük bir kültür birikimi
var diye görebileceğiniz pek bir yer yok. Bizde değişik bir şeyler yapma isteği
ile güne Basra Körfezinde denize girerek başladık. Ocak ayında denize girerken
kendimi Antalya’da kışın denize giren Ruslar gibi hissettim. Ardından burada
insanlar ne yapıyor sorumuza alışveriş merkezlerini geziyorlar şeklinde
aldığımız cevap ile Ibn Battuta Alışveriş merkezine gittik. Her bölümü farklı
bir millete göre dekore edilmiş yapıda, tavan gökyüzü gibi boyanmış, genel hava
semt pazarında geziyormuş havası yaratıyor. Sonradan öğrendik ki yazın hava çok
sıcak olduğu için insanlar dışarı çıkamıyor bu sebeple sürekli alışveriş
merkezlerinde geziyorlar. Alışveriş merkezlerinin kapalı alan sorununu görece
çözmek için de tüm alışveriş merkezlerini sanki açık hava gibi dekore etmişler.
Bir ayrıntı daha, halk sürekli klimalı ortamlarda olduğu için artık klimanın
soğuğuna alışmışlar ve onlar için görece çok soğuk geçen Ocak ayında bile tüm
arabalarda, binalarda klima çalışıyor.
1 Şubat günü 15.30’da, önceden
katılmaya karar verdiğimiz tek ekstra tur olan Çöl Safari turu vardı. Tur
öğleden sonra olduğu için sabahtan Dubai’deki Hard Rock Cafe’ye gitmek için
yola çıktım. 1 saatlik bir tren yolculuğunun ardından şehrin diğer ucundaki
Hard Rock Cafe’ye vardım. Daha önce bulunduğum Kopenag ve Roma’daki eşlerini
düşününce Dubai Hard Rock cafe inanılmaz derecede büyük ve güzeldi. Girişte büyük
bir alışveriş alanının yanında, 3 kat yukarıda merdivenle veya asansörle
çıkılabilen yemek katı vardı. Yemek Ankara’daki eski Samatya kadarlı, yaklaşık
3-4 halı saha büyüklüğünde. Oradaki alışverişimi ve gezmemi de bitirdikten
sonra otele dönüp safariyi beklemeye başladım. Bir süre bekledikten sonra
araçlar geldi 1 şoför + 6 yolcu kapasiteli Toyota jipler, içleri deri döşeme,
ve iskeleti güçlendirilmiş Toyota jipler, bir tanesine geçtik ve yolculuğa
başladık. Şoförümüz, adını yanlış hatırlamıyorsam Tala 28 yaşında, aslen
Yemenli ama doğma büyüme Dubaili birisi. Ne kadar zamandır çölde safari
yapıyorsun dediğimizde doğduğumdan beri tepkisini verdi, ve gördük ki bu
cümlesini de hakkıyla yerine getirdi. Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuğun
ardından şehirden çıkıp safarinin başlayacağı yere gittik ve tüm jiplerin
gelmesini bekledik, yaklaşık 40 araç. Toplanma yerinde biraz oyalanıp fotoğraf
çekildikten sonra harekete geçtik. Aslında sistem basit, önden bir araç gidiyor
ve diğerleri de onu takip ediyor. Bizim şansımız şuydu ki şoförümüz sakin sakin
insanları takip etmeyi çok sevmiyordu ve ayrı bir yoldan adamın da
eğlenebileceği şekilde gittik. Açıkcası o anları anlatmak çok zor ama artık
hakkıyla çölde safari yaptığımı söyleyebilirim ve herkese tavsiye ederim.
Safari sonrası akşam yemeği için
bizi çölün ortasında kurulmuş bir kampa götürdüler, yer masaları, mangal,
döner, çay, nargile aslında bizim Türkiye’de alışık olduğumuz şeyler ama
onların kültürünün de bir parçası. Yemek ve dans gösterilerinin ardından otele
geri döndük.
Son gün, öğleden sonra yolculuk
var. Sabahtan Al Karama adlı, sahte ürünlerin satıldığı bölgeye gittik.
İnsanlar orjinali 700 TL olan çantaların sahtesini 100 TL’ye alınca seviniyor,
neden bilmiyorum. Al Karamanın saatleri meşhur demişlerdi, ucuz fiyata
orjinalinin aynısı sahte saatler alabilirsiniz. Biz de bu tavsiyeleri dinleyip
bir göz atalım dedik ve “Watches, watches, my friend do you want watches ?”
tekliflerinin birinde uyduk, bizi küçük bir dükkanın arkasına götürdüler ve
dükkan sahibi telefondan şöyle saatler ister misin hangi marka ne tarz saatler
istersin sorularını sorduktan sonra birilerini aradı ve bir adam elinde
saatlerin olduğu bir torbayla içeri geldi. Sahte bir Armani ve sahte bir
Breathling saat beğendik, tabiki o süreye kadar hiçbir fiyat konuşmuyorlar biz
sorduğumuzda da en son konuşuruz diyorlardı. Aklımızda saat başına 150 TL gibi
bir fiyat vardı ki 250 dirhem civarına geliyor. Ama satıcı fiyat olarak toplam
1200 dirhem dedi üzerine de siz Türkiye’den geldiğiniz için ve öğrenci olduğunuz
için indirim yaptım diye karşılık verdi. Uzun konuşmaların ardından biz kapıdan
çıkıp giderken adam tamam 500 olsun az önce 500’e tamam demiştiniz veriyorum
500’e gibi şeyler söylüyordu. Özetle kazıklayabildiklerini ellerinden
geldiğince kazıklıyorlar.
Al Karamanın ardından otele
döndük, otobüs bizi aldı ve Sharjah havalimanına doğru yola koyulduk. Otobüse
bindiğimizde her koltukta olan kumanyalar aslında yine kötü geleceğin
habercisiymiş ama biz anlamamışız. Uçak için check-ini yapıp kapıda beklemeye
başlamamızın üzerinden 1 saat geçmişti ki uçağın sonunda hazır olduğunu ve
otobüslerle uçağa geçebileceğimizi söylediler. Uçağa bindiğimizde laf olsun
diye yapılan ve içtenliğine inanmadığım bir özür, pilotun anonsunu son derece
baştan savma yapması hatta rotayı yanlış söylemesi ve İstanbula varınca pilotu
yine göremememiz gibi olaylar artık bize garip gelmiyordu. Ama flyexpress ve
freebird bizi bir kez daha şaşırtmayı başardı, Ankara’ya varınca öğrendik ki 70
adet bagaj uçağa yüklenmemiş, bir tanesi de benimki. Uçak inmeden önce
havalimanı yetkililerine haber gitmiş, 70 valizi yüklemedik gelenler merak
etmesin kayıp değiller diye. Neyse kalabalığın dağılmasını bekledim, resmi
kayıp bildirimini yaptım ve Ankara dönüş uçağını beklemeye koyulduk. Gezi sonunda
bitmişti ve bunun için mutluyduk, kimse valizler yüzünden daha fazla can sıkmak
istemiyordu.
Gezimiz boyunca sıkıntı
yaşadığımız her an oradaki tur rehberleri bizim anlaşmamız tatil.com ile olduğu
için muhattabımızın onlar olduğunu, flyexpress’in tedarikçi firma olmasına
rağmen bizim yasal muhattabımız olmadığını söylediler ki kısmen haklılar.
Ankara’ya dönüp kayıp valizlerle ilgili tatil.com’u aradıklarında bir
bilgilerinin olmadığını uçak şirketiyle konuşmamız gerektiğini söylemeleri
organizasyonda çalışan herkesin topu birbirine attığını bir kez daha görmemize
sebep oldu. Müşteri hizmetlerindeki kız iyilik olsun diye tedarikçi firma ile
görüşeceğini söyledi, onlarla görüşüp bana döndüğünde tedarikçi firma olan
flyexpress in sorumluluk kabul etmediğini freebird ile konuşmamız gerektiğini
söylediler. Sonuç olarak bir şekilde 4 günlük bir bekleyişin ardından
valizlerimize kavuştuk ve umarım flyexpress ve tatil.com şirketlerini bir daha
muhattap olmamak üzere geride bıraktık.
Yola çıkarken büyük ön yargılarla
çıkmıştık, bir Arap ülkesine gidiyoruz, İslamiyetin egemenliğinde olan, tüm
kuralların Kuran’a uymak zorunda olduğu bir yere gidiyoruz. Türkiye’nin görece
Avrupalı yanını düşününce bizi yadırgarlar mı, ters tepkiler alır ayıplanır
mıyız, petrol zengini bir ülke adamlar havadan para kazanıyor düşünmeden
harcıyor gibi düşünceler vardı. Ama gittiğimizde gördük ki en azından Dubai
öyle değil. Öncelikle şehirde yaşayanların çoğunluğu başka ülkelerden gelmiş
insanlar, yaklaşık olarak %80i. Hal böyle olunca ana dil Arapça mı İngilizce mi
ayırt etmek zorlaşıyor. Şu anki yönetim petrolün kalıcı olmadığının farkında ve
bu yüzden emirliğin devamı, refah seviyesinin düşmemesi için elinden geleni
yapıyor. Palmiye adaları, Yelken Otel, Burj Khalifa gibi oluşumlar aslında
bunun için. Bu oluşumların bir çoğunda devlet büyük ortak ve gelen para da
doğrudan devlete gidiyor. Devlet bu şekilde çeşitli yollarla para kazanabildiği
için de halkını sömürmüyor, vergi sadece %5. Emirliğin gelişimini, yerleşke
düzenini, modernliğini, kalitesini ve rahatlığını görünce şunu diyebilirim ki,
evet bu emirliğin petrolü var ve bu sayede deli gibi zengin ama onlar bunun
hayaline kapılmayıp elindeki parayı olabilecek en verimli şekilde kullanmışlar,
saygı duymak lazım. Şimdiye kadar bir çok ülke gezmeme rağmen kadına bu kadar
değer verilen bir ülke görmedim. Kadın erkek eşitliği kesinlikle yok, ataerkil
toplum yapısı. Ama herkes birey olarak eşit. Ülke genel olarak kadın haklarına
çok değer veriyor ve onları topluma kazandırmaya, kendi ayakları üzerinde
durmaya teşvik ediyor. Mesela bizdeki başlık parasına benzer bir durum onlarda
da var, ama para kadının ailesine bir bedel olarak verilmiyor, eğer kocasına
bir şey olur, çalışamaz, veya eve ekmek getirmezse kadının kendinin ve
çocuklarının geçimini sağlayabilmesi için bir güvence olarak veriliyor. Halk şu
anda bu geleneğin gereksiz olduğunu, kadının çalıştığı için böyle bir şeye
ihtiyaç duymadığını ama kültürel bir şey olduğu için sembolik olarak devam
ettiğini söylüyor. Diğer konu kadınların çalışması, kadın isterse çalışabilir,
ama dedik ya ataerkil toplum yapısı, evin reisi erkek, evi geçindirmek zorunda
olan bu sorumluluğun sahibi ve tek muhattabı. Kadın çalışabilir ama kazandığı
parayı sadece isterse evi için harcar, istemezse kendine saklayıp istediğini
yapmakta özgür evi geçindirmek sade ve sadece erkeğin sorumluluğu. Son olarak,
bizim büyük şehirlerdeki koşuşturmamız orada yok, insanların hiç gergin,
stresli olduğunu görmedim, herkes güler yüzlü herkes yardımsever, insanların
hayatlarından ne kadar memnun olduğunu görmek, gelecekte neden Dubai’de
yaşamayayım sorusunu sormanıza sebep olacaktır. Yurt dışına çıkma şansınız
varsa ve özellikle Avrupa’da bulunduysanız Dubai’ye gitmenizi şiddetle tavsiye
ederim. Avrupa kültürleri genel olarak benzer olduğu için gezilerinizde benzer
mimari yapılar benzer klişeler görürsünüz ve yaklaşık olarak aynı kültüre
tanıklık edersiniz ama Dubai gibi farklı bir yere gitmek ve farklı kültürlerin
de olduğunu görmek dünyanın sadece Avrupa’dan ibaret olmadığını gösteren
eğlenceli bir gezi olur.